Ayak Ağrısı
Ayak ve ayak bileği ağrısı nedir?
Yazan: Prof. Dr. Lale Cerrahoğlu
İnternette takip edenler:
Prof. Dr. Lale Cerrahoğlu, Dr. Necati Balcı
Ayak ve ayak bileği çok sayıda kas-tendon, çeşitli bağlar, şok absorbe etmeye yardımcı olan yağ dokusu ve sinirler ile çevrili 26 kemik, 57 eklemden oluşan, yapısında ark adı verilen fizyolojik kavisler barındıran karmaşık bir uzvumuzdur. İnsan günde ortalama 3-4 saatini ayakta geçirir ve ortalama 5000 ile 10000 arasında adım atar. Vücudumuzun bütün yükü attığımız her adımda ayaklarımıza biner ve normal bir günde ayaklarımız tonlarca yüke eşit bir güce maruz kalır. Spor yaparken beden ağırlığınızın 3–4 katı fazlası ayaklarınıza yük olarak biner. Bunun yanı sıra ayaklarımız adeta bir şok emici görevi görür ve yürürken vücudumuzun dengesini sağlamakta önemli bir yere sahiptir. Yapılan çeşitli araştırmalarda ayak ve ayak bileği ağrısının sıklığı %10 ile %24 arasında değişmektedir Hemen hemen herkeste hayatının bir bölümünde ayak veya ayak bileği ağrısı şikâyeti oluşmuştur. Ayak bileği ve ayak ağrısı özellikle kadınlarda uygunsuz ayakkabı kullanımı, yapısal bozukluklar, doğumsal patolojiler, vücudun alt bölgesinin diğer eklemlerindeki hasarlanmalar, akut veya tekrarlayan travmalar, aşırı kullanmaya bağlı yaralanmalar (overuse), sistemik hastalıklar veya bunların birlikteliklerine bağlı olarak, toplumda sık gözlenen bir rahatsızlıktır.. Ayak bölgesindeki ağrı aynı zamanda diz, kalça ve bel problemlerine yol açabilmektedir. Kadınlar özellikle topuklu ayakkabı kullanımına bağlı olarak erkeklerden daha fazla risk altındadır. Bunların yanında ayak problemleri yaşlı kadınlarda ciddi sorunlara yol açmaktadır. Yaklaşık %14 kadarı ayak problemlerine bağlı olarak yürüme ve günlük işlerini yapmada zorluk çekmektedir. Ayrıca yaşlı insanlar ayaklarındaki genişleme, düztabanlık oluşması ve yağ tabakasının kaybolmasına bağlı olarak ayak problemlerine maruz kalmaktadır. 50 yaş üstünde özellikle plantar fasit çok yaygındır. Aşırı kilolu insanlar, tenis, jogging gibi spor yapanlar, ağırlık kaldıranlar stres fraktürü, aşil tendiniti ve plantar fasit gibi ayak hastalıklarına karşı risk altındadır. Ayrıca birçok sağlık sorunu ve yapısal bozukluklar ayak problemlerine yol açabilir. Hamile kadınlar fetusun büyüdükçe vücudun ağırlık noktasının öne doğru gelmesi, kilo alımı, ayaklarında şişlik oluşması, hormon değişikliklerine bağlı ligamentlerde gevşeme sonucunda ayak problemleri ile karşılaşabilir. Şeker (diyabet) hastaları enfeksiyon, eklem bozukluğu ve yara oluşumu açısından risk altındadır.
Ayak ve ayak bileği ağrısının nedenleri nelerdir?
Ayak bileği ve ayaktaki ağrı, kemik yapılar, eklemler, eklem etrafındaki yumuşak dokulardan kaynaklanabileceği gibi sinir ve damarsal yetmezlikten kaynaklanan ağrılar da bu bölgeye yayılabilir.
Pek çok farklı nedene bağlı olarak ayak ve ayak bileği ağrısı meydana gelebilir. Yapısal bozukluklar, uygunsuz ayakkabı kullanımı, doğumsal patolojiler, vücudun alt bölgesinin diğer eklemlerindeki hasarlanmalar, akut veya tekrarlayan travmalar, aşırı kullanmaya bağlı yaralanmalar (overuse), sistemik hastalıklar veya bunların birliktelikleri ayak veya ayak bileği ağrısına yol açabilir. Kırıklar, bağlarda kopma ve yırtıklar ezilmeler, çekme ve burkulmalar genelde ani gelişen (akut) olaylara bağlıdır ama tekrarlayan stres ve travma sonucunda da meydana gelebilir. Ayrıca ayak ağrısının nedeni ayağın yapısındaki herhangi bir dokudan kaynaklanabileceği gibi vücudun diğer bölgelerinden yansıyan ve yayılan bir ağrı da olabilir. Ayaktaki ark adı verilen kavisin yüksek veya alçak olması da ağrı ve bozukluklara yol açabilir. Virüsler, mantarlar ve bakterilerde ayakta tutulum yapıp ağrıya yol açabilirler.
Ayak ağrısının en sık sebebi uygunsuz ayakkabı kullanımına bağlıdır. Son yıllarda yüksek topuklu ayakkabıların kullanımının artmasına bağlı ayak parmağı ve ayak kavsinde problemlerin sıklığı artmıştır. Bunun yanı sıra travmalar, obezite, doğumsal patolojiler, bozuk bir duruş-yürüyüşe sahip olma, bacak uzunluğunda eşitsizlik olması, ayakkabı numarası, iklim durumu, uygunsuz egzersiz yapılması gibi birçok sebep ayak ağrısına yol açabilir.
Osteoartrit, romatolojik hastalıklar, nörolojik hastalıklar, kemik erimesi, ayak ağrısına yol açabilir. Bunların dışında anoreksi, yüksek tansiyon, böbrek yetmezliği, vitamin eksikliği, guatr gibi sinirleri etkileyen hastalıklar ayak bölgesinde ağrı, yanma ve uyuşukluğa neden olabilir. Şeker hastalığı hem sinirleri hem de kan akımını etkileyerek ayakta yaralara, eklem bozukluklarına yol açabilir. Hamilelik, kalp yetmezliği, böbrek yetmezliği ve hipotiroidi gibi sebepler ayaklarda şişliğe neden olabilir. Kas gücü ve dengeyi etkileyen Parkinson, inme gibi hastalıklar ayak sorunlarına yol açabilir. Bunun dışında bazı antibiyotiklerin ve ilaçların kullanımı ayak bölgesinde kas ve sinirleri etkileyerek ayak problemlerine yol açabilir.
Ayak ağrısı genelde ayağı dört ayrı bölgeye ayırarak incelenir; ön ayak, orta ayak, topuk-arka ayak, ve ayak bileği.
HASTALIKLAR
Ön Ayak
Nasır-siğil: Kallus adı da verilen, ölü deri hücrelerinden oluşan ve bir çeşit protein olan keratinden zengin, derinin mekanik bası altında kalarak kalınlaşması ile oluşan koruyucu dokunun bir formudur. Ayak tabanındaki cilt dokusu normal cilt dokusunun 40 katı kalınlığındadır. Kallusun kalınlığı ise daha fazladır ve yaklaşık 2 katı kadardır. Normalde koruyucu kallus dokusu yaşlanan kişilerde özellikle koruyucu yağ dokusunun kaybolmasına bağlı olarak basıya karşı koruyucu tabaka olarak özellikle artmış basıncın olduğu bölgelerde ortaya çıkmaktadır. Ama çok büyür veya çok sertleşirse altındaki normal deri dokusunda yırtıklar oluşturabilir. İstatistiklere göre her 1000 kişiden 65 inde nasır oluşumu mevcuttur. Nasır oluşumu ayak kenarında, tabanında veya sırtında olabilir. Genelde alta yatan neden sürtünme, uygunsuz ayakkabı kullanımı ve bunyonlar gibi yapısal deformitelerdir. Sıklıkla ayakkabının uzun süre sıkıştırdığı parmaklar (en çok başparmak, küçük parmak ve metatars altlarında) üzerinde görülür. Deri kalınlaştıkça nasır dokusu da artış gösterir. Genelde parmak eklemlerinin özellikle küçük parmağın üstünde görülür. Parmakları sıkıştıran tarzda bir ayakkabı giymek bir parmağın diğerine sürterek ikisi arasında veya ayak kemiklerinin ayakkabı tabanına sürterek nasır oluşumuna neden olabilir. Kallus özellikle uygunsuz ayakkabı kullanımına bağlı veya uzun süre sert zeminlerde yürümeye bağlı oluşur. Ayrıca düztabanlığı olanlarda ve diyabet hastalarında risk artmıştır. Siğiller ise viral bir hastalık sonucunda oluşan ve nasıra benzeyebilen bir yapıya sahip lezyonlardır.
İçe büyüyen tırnak: Halk arasında sık görülen bir problemdir. Bütün parmaklarda görülebilir ama en sık başparmakta görülür. Özellikle dar ayakkabı kullanımı sonucunda tırnakların üzerine aşırı yük binmesi ve tırnağın tırnak yatağına doğru büyümesi ve zorlanması sonucunda ortaya çıkar. Bunun yanında yanlış tırnak kesimi bir diğer sebeptir. Mantar enfeksiyonları, yaralanmalar, doğuştan bozuk tırnak yapısı, ayak yapısında bozukluklar ve tırnak üzerinde tekrarlayan zorlanmalar içe büyüyen tırnağa yol açabilir.
Bunyon: Bunyon başparmağı ayak kavsine bağlayan metatarsal kemiğin başında ortaya çıkan bir çıkıntı deformitesidir. Bu çıkıntı Başparmağı diğer parmaklara doğru iter ve ayakkabı içinde tahriş olmaya bağlı ağrılı ve kızarık bir dokuya dönüşür. Bunyon büyüdükçe başparmağı daha fazla itmeye başlar ve diğer parmakların şekil ve duruşları bozulur. Bunyon 5. parmakta da ortaya çıkabilir. Buna bunyonet veya terzi bunyonu denir. Bunyonlar genelde sivri uçlu, parmakları sıkıştıran, yüksek topuklu ayakkabı giymeye bağlı olarak oluşur. Eklemde meydana gelen yaralanma da zaman içinde bunyon oluşumuna neden olabilir. Genetik faktörler bunyon gelişiminde yaklaşık %15 rol oynamaktadır. Bunların dışında gut hastalığı, düztabanlık ve artritler bunyon gelişimi için risk faktörüdür. Çıkıntı üzerinde özellikle ayakkabı giymekle artan ağrı, hassasiyet, kızarıklık, diğer parmaklarda şekil bozuklukları, ayak duruşunda bozulma, metatars kemiklerinin altında ağrı hastaların sıklıkla tariflediği belirtilerdir.
Halluks rijidus: Halluks limitus olarakta adlandırılan bu durum genelde biomekanikal bozukluk veya lokal patolojilere bağlı başparmak eklem hareket açıklığında azalmayla karakterize ilerleyici dejeneratif bir bozukluktur ve genelde eklem hareketinin tamamen yitirildiği donma ile sonuçlanır. Özellikle topuklu ayakkabı giyenlerde semptomlar da artma görülür. Ayrıca hastalar metatarsalji ile başvurabilir.
Halluks varus: Baçparmağın içe doğru açıla-nması sonucu görülür. Hastaların hikayesinde geçirilmiş bir cerrahi, artrit hikayesi, doğumsal bozukluk, kas ve sinirleri etkileyen hastalık varlığı veya travma bulunur. Bu hastalar özellikle ayakkabı giymekte zorlanırlar.
Çekiç parmaklar ve diğer parmak bozuklukları: Çekiç parmak deformitesi parmakların şeklinin bozulup, tendonların kontrakte olmasına bağlı parmaklarda oluşan bir çekiç veya pençe görünümüdür. Genelde 2. parmakta görülür ama özellikle uygunsuz ayakkabı kullanımına bağlı olarak diğer parmaklardada görülebilir. Özellikle bunyon varlığında risk artmıştır. Bunun dışında uzun süreli diabet hastalığına sahip kişilerde ve kas duruşu ve sinirleri etkileyen hastalıkları olan insanlarda risk artmıştır. Diğer deformiteler ise doğumsal veya kazanılmış olabilir. Bayanlarda daha sıktır. İzole veya diğer ayak ağrısı nedenleri ile birliktelik gösterebilir. Biomekanik nedenler daha sık gibi görünsede kas-sinir hastalıkları ve artrit gibi sebeplerde akılda tutulmalıdır. Bunların bağ ve tendon bölgelerindede yarattığı dengesizliği bilmek tedavide kritiktir.Ağrılı veya asemptomatik olabilirler. Ağrı parmağın her tarafında görülebilir. Ayağın üst bölgesindeki ağrı ayakkabıya bağlı ortaya çıkabilir. Hastaların şikayeti çocukluktan başlayabilir ilerleme ve pozisyon değişikliği tarifleyebilirler. Doğumsal deformiteler travmadan daha sık görülür.Eklemde palpasyonla ağrı olabilir. Parmakların etrafında kalınlaşma ve yara oluşumu görülebilir.
Nöromalar: Ayaktaki sinirlerin etrafındaki bağ dokusunun genişlemesi ve iltihaplanması sonucunda ortaya çıkan, yanma, ağrı, karıncalanma, huzursuzluk hissi, kramp ve duyuda bozulma gibi şikayetlerle kendini gösteren bir durumdur. Morton nöroma ayakta en sık görülen nöromadır. Özellikle 30 yaş üstünde ve bayanlarda sık görülür. Genelde uygunsuz ve topuklu ayakkabı kullanımına bağlı olarak sıklıkla 3. ve 4. parmakların arasında, bu parmakların mettarsal kemiklerinin arasındaki siniri sıkıştırmasına bağlı görülmektedir. Bunun dışında yaralanma, artritler ve anormal kemik yapıları buna sebep olabilmektedir. Hastalar problemin olduğu bölgede yanıcı ağrı, hissizlik, buruşuk çorap duyusu, keskin ve/veya yayılan ağrı ve ayakkabı giymekle artan, çıkarmak ile azalan ağrı tariflerler.
Stres (yorgunluk) kırıkları: Ayağın stres veya yorgunluk kırığı genelde metatars kemiklerde kırılma veya yırtılmaya bağlı ortaya çıkar. Sıklıkla 2. veya 3. metatarslarda görülür. 1. metatarsın kalın yapısına bağlı olarak 1. metatarsda görülmesi nadirdir ama eğer 1. metatarsda ortaya çıkarsa yürünme paternini değiştirecek şekilde ciddi sorunlara yol açabilir. Bunun dışında topuk bölgesinde de ortaya çıkabilir. Genelde altta yatan neden ağır egzersiz, koşma veya aerobiğe bağlı olarak kemikler üzerinde oluşan uzamış strestir. Genelde ağrılıdırlar. Hastalar özellikle son dönemde artmış bir aktivite tariflerler. Uzun bir aradan sonra spora başlayanlar, askerliğin ilk günlerinde olanlar, ileri yaşlı kişiler risk altındadır. Ağrı günden güne kötüleşebilir. Tanısı çoğu zaman zordur. Normal röntgen filmlerinde kırık pek görülmez.
Sesamoiditler: Özellikle başparmağın etrafında bulunan sesamoid adı verilen küçük kemiklerin çevresindeki tendonların iltihaplanması sonucunda görülür. Sesamoidler normalde normal bası stersi ile baş edebilirler ama stres artıkça bunları çevreleyen tendon yapılarında gerilme ve iltihaplanma ortaya çıkar. Genelde altta yatan neden net olarak belirlenmez ama balerinler, koşucular ve aerobik egzersiz yapanlar gibi yüksek eforlu egzersiz yapanlarda daha sık görülmektedir. Başparmak etrafında şişlik, çıkma, eklemi hareket ettirirken ağrı ve özellikle yük binen pozisyonlarda ağrı ortaya çıkar.
Metatarsalji: Ayak tabanında metatars kemiklerin bulunduğu bölgedeki ağrıya verilen isimdir. Travma, uzunluk farklılıkları, yapısal deformiteler gibi bazı bozukluklara, kemik ve yumuşak doku bozukluklarına bağlıoluşabilir. kemiksel nedenler artritlere bağlı, yumuşak doku sorunları ise kompleks olabilir ve genelde eklemde dengesizlik ve deformitelerle sonuçlanır. Sistemik problemler ise hem kemiksel hem de yumuşak doku sorunları yapar. Dokunmakla sorunun olduğu metatars ve ekleminde ağrı tipiktir. Özellikle eklem hareketi sırasında ağrı görülür.
Topuk-Arka Ayak Ağrıları
Topuk kemiği ayağın en büyük kemiğidir. Topuk ağrısı en sık görülen ayak problemidir. Topuğun önünde arkasında ve altında ağrı görülebilir.
Plantar fasit-Topuk dikeni: Topuk altındaki ağrının en sık karşılaşılan nedenlerinden birisidir. plantar fasit ayak tabanında topuktan ayakucuna doğru uzanan tendon ve ligamentten oluşan bağ dokusu bantının küçük yırtılması ve inflamasyonu sonucunda ortaya çıkar. Bu bant daha çok gergin bir lastik gibidir ve ayak kavsinin oluşumuna ve ayağın şok emici olarak görev yapmasına yardımcı olur. Plantar fasit daha çok uygunsuz ve yorucu egzersize bağlı bantın kronik olarak aşırı zorlanması sonucu görülür. Bunun dışında bazı faktörlerde bu hastalığa yol açabilir. Uygunsuz ayakkabı kullanımı, romatolojik hastalıklar, sinirlerin bası altında kalması gibi etmenler plantar fasiite yol açabilir. Ağrı genelde topukta ortaya çıkar. Eğer sorun ihmal edilirse kronikleşebilir. Bazı hastalarda istirahat ağrıyı azaltabilir ama bu çoğunlukla geçicidir. Hastalar genelde izole olarak topuk altında ağrı, dinlenme sonrası yük verirken hemen ağrı ortaya çıkması, ağrının özellikle sabahları olması, çıplak ayak yürüme veya uygunsuz ayakkabı kullanımı ile artan ağrı gibi belirtiler tariflerler. Topuk dikeni ise topuk kemiği altında kalsiyum depolanmasına bağlı zaman içinde sivri bir kemiksi çıkıntı oluşmasına bağlı ortaya çıkan durumdur. Genelde aşırı kilo, uygunsuz ayakkabı kullanımı ve yürürken hatalı ayak hareketleri sonucunda ortaya çıkar. Çıkıntı ortaya çıktıkça topuk ta irritasyon ve şişlik ortaya çıkar, sinirler ve komşu dokular bası altında kalır, sonuçta ağrı oluşur. Ağrı özellikle topuk altında yağ dokusu kaybolmuş ileri yaşlı kişilerde daha fazladır. Şu bilinmelidir ki, topuk ağrısı nedenleri arasında plantar fasit, bursit, stres fraktürü ve tarsal tünel sendromu gibi nedenler topuk dikenine göre daha sıktır.
Topukta bursit: Topuk bölgesindeki bursanın iltihaplanmasıdır. Bursalar özellikle kemik, kas ve ligamanlar arasında bulunan içi sıvı dolu keseciklerdir. Hastalar genelde akut veya kronik topuk arkasında özellikle sabahları artan ağrı ve ayakkabı ile artan çıkarmak ile azalan semptomlar tariflerler.
Haglund deformitesi: Bu deformite topuğun arka kısmında ortaya çıkan ve üzeri basmakla ağrılı kemiksi bir çıkıntıdır. Genelde uygunsuz veya topuklu ayakkabı kullanımına bağlı olarak topuğun arka kısmındaki dokuların kronik olarak travmaya maruz kalmasına bağlı ortaya çıkar. Hastalar genelde akut veya kronik topuk arkasında özellikle sabahları artan ağrı ve ayakkabı ile artan çıkarmak ile azalan semptomlar tariflerler.
Tarsal Tünel Sendromu: Bu hastalık topuğun iç kısmında dar bir kanaldan geçen sinirin basıya maruz kalmasına bağlı ortaya çıkar. Ayak bileğinde burkulma sonucunda veya siniri basıya uğratan bir kitle nedeniyle ortaya çıkar. Genelde tek taraflıdır eğer iki tarafta da varsa sistemik bir hastalığa bağlı sinirlerde tutulum yönünden dikkatli olunmalıdır. Hastalarda topukta ve ayak tabanında duyu bozukluğu, yanıcı tarzda bir ağrı, hatta bazen renk değişiklikleri, baldıra vuran ağrı gibi şikayetler olabilir. Ayak bileğinin iç tarafındaki çıkıntının (malleol) arkasına vurma ile hassasiyet saptanır. Ağrı genelde geceleri uyandırır tarzdadır ve kalkıp gezinme ile rahatlama olabilir. sık görülen bir belirtidir.
Aşil Tendiniti: Baldır kaslarını topuğa bağlayan aşil tendonunun iltihaplanmasına verilen isimdir.genelde aşırı kullanıma bağlı yaralanma sonucunda tendonda oluşan küçük yırtılmalara bağlı görülür. Özellikle tenis oynayanlarda ve koşucularda aşırı yüklenme sonucunda sık görülür. Topuklu ayakkabı giyen kişiler veya doğuştan aşil tendonunda yapısal bozukluğu olan kişilerde kısalmış aşil tenndonuna bağlı olarak risk artmıştır. hastalar aşil tendonunun topuğa bağlanım yerinde hassasiyet, topuğun arkasında ağrı ve özellikle ayakkabı giymekle semptomlarda artış tariflerler.
Artmış pronasyon: Pronasyon hareketi özellikle şoku absorbe etmek için ve uygunsuz zeminlere uyum sağlamak için ortaya çıkan normal bir hareket paternidir. Ama artmış pronasyon özellikle topuk ağrısı yanı sıra diz, kalça ve bel ağrısına yol açabilmektedir.
Ayak bileği ağrıları:
Sprain(burkulma): En sık görülen ayal-ayakbileği problemlerinden birisidir. Ağrı, şişlik ve hassasiyet gibi şikayetler ortaya çıkabilir. Eklemde dengesizlik (instabilite) oluşabilir. Hastalar çok dikkatli değerlendirilmelidir. Bir bağ veya kas probleminin yanında hastada kırık oluşumu, kıkırdak problemleri ve sinir yaralanmaları görülebilir.
Sıkışma (impingement) Sendromu: Ayak bileği çevresinde bazı dokuların basıya uğtaması sonucu genelde kronik olarak görülen bir durumdur. Hastanın hikayesinde geçirilmiş sprain veya kırık bulunabilir. Ayak bileği hareketleri ağrılıdır.
Posterior Tibial Tendon problemleri: Bu kasın çalışmadığı durum kazanılmış düztabanlığın en sık nedenidir. hastalarda akut travma öyküsü bulunabilir. Bu kasa ait problemi bulunan hastalar bilek iç kısmındaki malleol adı verilen bölge üzerinde ağrı-şişlik, zayıflık-instabilite hissi bulunabilir.
Proneal kas tendinopatisi: Geçirilmiş sprain sonrası bu kas tendonunda hasarlanabilir. bu hastalar özellikle bilekte burkulma sonrasında bileğin dış kısmında şişlik, eklem hareketleri sırasında ağrı ve hassasiyet şikayetlerine sahiptirler.
Osteokondral lezyon: Genellikle ayak bileği burkulması ve buna bağlı eklem kıkırdağında hasar oluşması sonucunda görülür. Tüm yaş gruplarında görülebilir. Ayak bileğinde şişlik, ağrı görülür. Hastalar eklem hareketi sırasında kilitlenme tarifleyebilirler.
Sinüs Tarsi Sendromu (STS): Sinüs tarsi ayak bileğinin dışındaki malleol adı verilen çıkıntının hemen önünde ve hafifçe altında lokalizedir. STS, tarsal kanal bağlarının hasarı sonucunda oluşur. Ayak bileğinin içe doğru burkulması en sık sebebidir. Hastalar istirahatte azalıp yürümekle artan ayağın üst-dış yüzünde derin ve yaygın ağrıdan yakınırlar. Sinüs tarsi içine derin bölgesel anestetik enjeksiyonu geçici olarak ağrıyı geçirir ve tanıya yardımcı olur
Ark ve ayak tabanı:
Düztabanlık veya pes planus: ark adı verilen ve normal ayakta bulunması gereken kavisin kaybolması veya çökmesine verilen isimdir. Genelde herediterdir veya kaslar ve sinirleri etkileyen hastalıklar sonucunda oluşur. Bunların yanı sıra ark normal şartlar altında da çökebilir. Özellikle uzun süreli topuklu ayakkabı kullanan kadınlar risk altındadır. Böyle kişilerde aşil tendonu zamanla kısalır, topuk ve arkı çevreleyen kas ve ligamentlerde oluşan değişiklik ve kopmalar sonucunda ark çöker. Erken yaştan itibaren uygunsuz ayakkabı kullananlar daha fazla risk altındadır. Düztabanlığın dolaylı bir diğer etkisi diz, kalça ve bel problemlerine yol açabilmesidir. Özellikle dizde kireçleme, kalça ve bel ağrısı ve hatta pelvik tabanda stres artışına bağlı idrar kaçırma gibi problemlere yol açabilmektedir.
Pençe ayak veya arkın normalden daha fazla yüksek olması: pençe ayak veya pes cavus çok yüksek ark yapısı ve uzun parmaklar ile karakterize bir deformitedir. Kalıtımsal bir durumdur ama ayak kaslarında kasılmaya yol açabilecek kas veya sinir hastalıkları sonucunda ortaya çıkabilir. Bu kişiler diğer alt ekstremite problemlerine karşı daha fazla risk altındadır.
Gut ve romatolojik hastalıklar:
Romatoid artrit, sedef hastalığı, reiter hastalığı, ankilozan spondilit başta olmak üzere romatolojik hastalıklarda ayak tutulumu görülebilmektedir. Aslında hastalığa ve fonksiyon kaybına önemli katkıda bulunmasına rağmen ayak bileği ve ayak sıklıkla gözden kaçmaktadır, çünkü romatolojik muayene çoğunlukla el, el bileği ve dirseklere odaklanmaktadır. Ayaktaki aktif ve ilerleyici artrit, önemli klinik bulgular, ilerleyici deformite ve fonksiyonel kısıtlılık ile sonuçlanabilir. Gut ve psödogut başparmak ve ayak bileğinde akut ağrı yapar. Aspirasyon ve polarize ışık mikroskobunda inceleme tanıyı doğrulama açısından önemlidir.
Diyabetik ayak:
Diyabetik ayak, diyabetin önemli derecede organ kaybına, iş gücü ve ekonomik kayba yol açan önemli bir komplikasyonudur. Erkeklerde ve 60 yaşın üzerindekilerde diyabetik ayak görülme sıklığı daha fazladır. Ayak problemleri diyabetli kişilerde kısıtlılığın ve hastaneye yatışın en önemli nedenidir. Sinirlerde, bağışıklık sisteminde, kan dolaşımında bozukluk olmasına bağlı tedavisi çok zor olan yaralar, kızarıklıklar ve iltihaplanmalar meydana gelebilir.
· Tedavi seçenekleri nelerdir?
o İlaç tedavisi
Aspirin, diklofenak (voltaren, dikloran, cataflam), naproksen (apranax, naprosyn, advil), ibuprofen gibi non-steroid anti inflamatuar (NSAİ) ilaçlar, kortizon, antibiyotikler, antifungal ilaçlar, antiviral ilaçlar, eğer sistemik bir hastalık varsa ona yönelik ilaçlar, hastalık modifiye edici ilaçlar, lokal kremler kullanılabilir
o İlaç dışı tedaviler
Tabanlıklar, topukluklar, destekler, kaplar, pedler, yastıklar, tamponlar, splintler, atel, ortotikler, flasterler, bandajlar, makaralar, kapşonlar çeşitli durumlar için hekim kontrolünde kullanılabilir.
o Fizik tedavi ve rehabilitasyon yöntemleri
Lazer, ultrason gibi derin ısıtıcılar dolaşımı artırarak, bağ ve kasları gevşeterek, iltihaplanmanın azalmasını sağlayarak özellikle uzun süreli problemleri olan kronik vakalarda hekim kontrolünde yararlı olabilir. Akut vakalarda soğuk tedavisi kullanılmalıdır. Egzersiz, elektroterapi, manipülatif terapiler hekim kontrolünde kullanılabilir.
o Ne zaman ameliyat önerilir?
Akut ağrı ve yaralanma:
Ağrı kesiciler: Halk arasında ağrı kesici olarak bilinen NSAİ ilaçlar en çok kullanılan ilaç grubudur. Ağrıyı azaltmanın yanında oluşmuş olan iltihabın azalmasında etkili olurlar. Bu tarz ilaçların merhem, krem ve jel formlarıda mevcuttur ve bölgesel olarak kullanılabilir. Aspirin, ibuprofen, naproksen, diklofenak gibi etken madde içeren bu tarz ilaçlar uygunsuz kullanıldığında mide sorunları, kanama bozuklukları ve böbrek yetmezlikleri gibi ciddi problemlere yol açabilmektedirler. Bu yüzden mutlaka hekim kontrolü altında kullanılmaları gerekmektedir.
RİCE: Bu terim İngilizce rest:dinlenmek, ice: soğuk uygulaması, compresion: bandajlama, elevation: yükseltme kelimelerinin baş harflerinden oluşturulmuş bir kısaltmadır. Özellikle akut ayak-ayak bileği yaralanmalarında uygulanması gereken noktaların altını çizmektedir. Kişi yaralanma oluşur oluşmaz hemen istirahata geçmeli, saat başı en fazla 10-15 dakika olmak üzere soğuk-buz uygulaması yapmalıdır. Soğuk uygulama asla direk cilt üzerine yapılmamalı mutlaka ince bir bez veya havlu kullanılmalıdır. Bölge kan dolaşımı engellenmeyecek şekilde baskı altına alınmalı, mümkünse bandajlanmalıdır. Kişi yatar pozisyonda ayaklarını kalp seviyesinin üzerinde kalacak şekilde bir destekle havada tutmalıdır.
Ön ayak ve parmak problemlerinde tedavi:
Nasır: Ilık su nasırları genelde yumuşatır ve ardından bir temizleyici ile nasırları temizleyebilirsiniz. Fakat temizlenmeden önce birçok tedavi gerekebilir. Nasırın olduğu alan özel pedlerle koruma altına alınabilir. Küçük ve yumuşak nasırlar yünlü pedlerle tedavi edilebilir. Özel ilaç salgılayan flasterler tedavide kullanılabilir ama bu çeşit tedaviler özellikle diyabet hastası kişilerde olmak üzere deride irirtasyon ve kızarıklığa yol açabilir. Nasırlar tedavi edildikten sonra eğer uygun ayakkabı kullanımı yapılmaz ise tekrarlayabilir. Çok ilerlemiş nasırlar bu konuda uzman hekimler tarafından çıkarılarak tedavi edilmelidirler.
İçe büyüyen tırnak: Hastalar düzgün tırnak bakımı ve kesimi açısından eğitilmelidir. Çeşitli ilaçlar içeren ılık su ile günde iki defa yıkamak faydalıdır. Terlik veya ucu açık ayakkabı giyilerek tırnakların üstündeki yük azaltılabilir. Tırnak yatağındaki iltihaplanma için antibiyotikli krem kullanımı gerekebilir. Diyabet hastası gibi enfeksiyon riski artmış kişilerde bu durum mutlaka uzman kişiler tarafından tedavi edilmelidir. Bazen ameliyat gerekebilmektedir.
Çekiç parmak: Bozukluğun ilk safhalarında çekiç parmak esnek bir yapıya sahiptir ve yol açabileceği herhangi bir ağrı ayakkabı içine uygulanan küçük bir ped ile giderilebilir. Ayakkabıların uç kısımları derin ve geniş olmalıdır. Deformite ilerledikçe tendonlar gerginleşir ve parmak sertleşir. Egzersiz, splint uygulaması ve ortotikler gibi diğer uygulamalar ağırlık dağılımına yardımcı olabilir ve parmağın pozisyonunu düzeltebilir. Eğer parmaklar artık sert hale gelmişse cerrahi tedavi gerekebilir.
Bunyon: Tedavide öncelikle hasta eğitimi çok önemlidir. Bunyon veya bunyonetlerin yol açtığı ağrı hekimin tavsiye edeceği uygun ayakkabı kullanımı ile giderilebilir. Bu ayakkabılar çoğunluklar yumuşak, geniş, alçak topuklu deriden yapılma ayakkabılar, yumuşak parmak bölgesine sahip spor ayakkabılar veya bu bölge üzerinde irritasyon oluşturmayacak ucu açık ayakkabı veya terliklerdir. Parmak araları için pedler, makaralar, silikonlar, gece atelleri veya splintler kullanılabilir. NSAİ ağrı kesiciler hem oral yoldan hem de bölgesel olarak kullanılabilir. Eğer şikâyetler devam ediyorsa ameliyat gerekebilir. Çok ileri vakalarda diğer parmaklarda çıkıklar, deformiteler ve metatarsalji görülebilir. Bu komplikasyonlara yönelik tedavide uygulanmalıdır.
Halluks Rijidus: Ağrı kesiciler, ayakkabı modifikasyonları, steroid enjeksiyonları ve ortezler tedavide kullanılmaktadır. Çok ilerlemiş hastalara ameliyat önerilebilir.
Halluks Varus: Tedavide özel yapım ayakkabılar kullanılabilir. Ama genelde hastalar ameliyat edilir. Ameliyat sonrası splint ve atel kullanılması gerekir
Morton Nöroma: Nöroma ağrısı ayakkabının çıkarılması ve bölgeya masaj yapılması ile azalır. Geniş ayakkabılar, çeşitli pedler, ağrılı bölgeye kortizon enjeksiyonları uygulanabilir. Eğer bu tedaviler etkili olmazsa cerrahi tedaviye ihiyaç duyulabilir. Nöromalar tedaviden sonra tekrarlayabilir.
Stres fraktürü: Bu kırıklar genelde yoğun aktiviteden sakınılması durumunda kendiliğinden iyileşirler. Bazen yürüme sırasında rahatsızlığı engellemek için özel ayakkabılar ve bandajlama kullanılabilir.Yüzme ve yürüyüş gibi ılımlı egzersizler yapılabilir.
Sesamoidit: Böyle bir durumda tedavide ilk yapılacak olan istirahat etmek ve ayak parmağı üzerindeki stresi azaltmaktır. Genelde önerilen alçak topuklu bir ayakkabı ve yumuşak bir tabanlık kullanımıdır. Bölgesel enjeksiyonlar faydalı olabilir. Ciddi vakalarda ameliyat gerekebilir.
Arka Ayak Ve Topuk Bölgesi
Topuk ağrılı hastaların %90 ı cerrahi olmayan tedaviler ile iyileşirler. Uzmanlar ayakkabı destekleri, ilaç kullanımı ve germe egzersizlerinin ilk planda uygulanmasını önermektedirler. Özellikle kadınlarda aşil kısalığı ve plantar fasiiti olan hastalar bu şekildeki basit bir tedaviden %95 fayda görmektedirler. Eğer bu tedaviler yeterli olmaz ise hastalar fizik tedaviye ve ortotiklere ihtiyaç duyabilirler. Cerrahi tedaviden önce mutlaka bahsedilen konservatif tedaviler uygulanmalıdır. Ancak 6 ile 12 ay süre tedavi uygulanmasına rağmen fayda görmeyen hastalar cerrahi tedaviye başvurabilirler.
Plantar fasiit: Öncelikli yapılması gereken dinlenmek ve iltihabın çözülmesini beklemektir. Bu dönemde soğuk (buz) uygulaması ve NSAİ ilaçlar uygulanır. Kalın tabanlığa ve kauçuk topuk yapısına sahip ayakkabılar önerilmektedir. Kullanılacak olan tabanlıklar topuk bölgesindeki yükü azaltmaya yönelik olmalıdır. Özellikle germe egzersizleri ile kombine edilmiş şekilde kullanılan tabanlıklar tedavide çok etkilidir. Çabuk yanıt alımasının istendiği durumlarda iyontoforez tedavisi uygulanabilir ama mutlaka egzersiz programı, NSAİ, splint ve topuk yastıkları tedavide kullanılmalıdır. Topuk kapları pek yararlı değildir. Ilımlı olarak düşük yoğunluklu egzersiz (yürüme, yüzme, bisiklet) faydalı olabilir. Plantar fasiitin iyileşmesi bir sene gibi uzun bir sürede olur ve bu dönemde ara ara ağrı tekrarlayabilir. NSAİ gibi ağrı kesicilere yanıt vermeyen bir ağrı daha yoğun bir tedavi gerektirir. Steroid enjeksiyonları ve özel splint uygulamaları böyle bir hastada faydalı olabilir. Çok ileri vakalarda ameliyat gerekebilir.
Topuk dikeni: Genelde ağrısız bir durum olmasına karşın eğer ağrı varsa NSAİ ve tabanlıklar kullanılmalıdır. Cerrahi inatçı ağrıya sahip kişilerde uygulanabilir ama bazen cerrahi sonrası sertleşen dokular daha fazla ağrı yapabilir. Bu sebepten dolayı son tercih olarak kullanılmalıdır.
Bursit: NSAİ ve steroid enjeksiyonları kullanılır. Soğuk uygulaması ve masaj faydalıdır. Ayakkabının topuk bölgesine koyulan topuk kapları veya yumuşak pedler yürüme sırasında binen yükü azaltabilir.
Aşil tendiniti: Diğer hastalıklar gibi mümkün olduğunca erken tedavi edilmelidir. NSAİ ilaçlar ağrıyı azaltabilir ve iltihabı çözmede yardımcı olurlar. Soğuk (buz) uygulaması yapılması, ılımlı germe egzersizleri, eğer şişlik varsa elevasyon yapılması tedavide faydalıdır. Topukta hassasiyet ve şişlik geçtikten sonra egzersizlere başlanabilir fakat bu egzersizler ağrı sınırında yapılmalıdır, eğer ağrı ortaya çıkarsa hemen bırakılmalıdır. Tedaviye yanıt vermeyen hastalar, tendonda tam yırtılması olanlar cerrahi tedaviye ihtiyaç duyabilirler.
Tarsal Tünel sendromu: Ortotikler ve özel dizayn edilmiş ayakkabılar kullanılabilir. Kortikosteroid enjeksiyonları gerekebilir. İleri vakalar cerrahiye ihitiyaç duyabilir ama yapılan araştırmalar cerrahi tedavinin pek etkili olmadığını göstermektedir.
Haglund deformitesi: Soğuk (buz) uygulaması, NSAİ ilaçlar ağrı ve rahatsızlığı azaltmada etkilidir. Topuk hareketinin kontrol edilmesini sağlayan ortotikler kullanılabilir. Bunlara rağmen tedaviye yanıt vermeyen hastalar ameliyata gidebilirler. Kortikosteroid enjeksiyonları aşil tendonunu zayıflatabileceği için pek önerilmemektedir.
Ayak bileği ağrıları:
Sprain (burkulma): hastaların ilk yapması gereken RİCE uygulaması yapmak ve doktora başvurmaktır. hasarın lokalizasyonuna ve derecesine bağlı olarak NSAİ ilaçların kullanılması, lokal steroid enjeksiyonları, atel-splint uygulamaları tedavide kullanılabilir. Başlangıçta eklem hareketini korumaya yönelik egzersizler yapılmalıdır. Denge ve propriosepsiyon duygusunu gelişterecek egzersizler yapılmalıdır. Ağrı ve şişlik durumlarında fizik tedavi uygulamaları kullanılabilir. Kırık, osteokondral lezyon veya ileri derecede yırtık mevcutsa ameliyat gerekebilir.
Sıkışma (impingement) sendromu: NSAİ ilaçlar, bölgesel enjeksiyonlar tedavide faydalıdır. Fizik tedavi uygulamaları özellikle kronik şikyetlere sahip hastalarda iyi sonuç verir. Bazı ilerlemiş hastalarda ameliyat gerekebilir.
Posterior tibial tendon problemleri: altta yatan nedene yönelik tedavi uygulanmalıdır. NSAİ ilaçlar oral veya bölgesel kullanılabilir. Güçlendirme egzersizleri, tabanlıklar tedavide kullanılabilir. Fizik tedavi uygulamaları özellikle iltihap ve ağrı varlığında faydalıdır. Ameliyat tedaviye cevap vermeyen hastalarda uygulanabilir
Osteokondral lezyon: tanı sonrasında sitirahat çok önemlidir. NSAİ ilaçlar, fizik tedavi uygulamaları konservatif tedavide uygulanabilir. Konservatif tedaviye yanıt vermeyen veya ileri derecede lezyonu olan hastalar ameliyata gereksinim duyarlar.
Sinüs tarsi sendromu (sts): hasarın lokalizasyonuna ve derecesine bağlı olarak NSAİ ilaçların kullanılması, lokal steroid enjeksiyonları, atel-splint uygulamaları tedavide kullanılabilir. Başlangıçta eklem hareketini korumaya yönelik egzersizler yapılmalıdır. Ağrı ve şişlik durumlarında fizik tedavi uygulamaları kullanılabilir.
· Nasıl teşhis edilir?
Hastanın öncelikle iyi bir öykü ve özgeçmişi sorgulanır. Ağrının tipi, yayılımı, en fazla olduğu bölge, yük vermek ve ayakkabı giymekle ilişkisi, travma, kırık öyküsü, yanma-uyuşma-duysal bozukluk varlığı, doğumsal olup olmadığı, ilaç kullanımı, sistemik hastalıklar, uygunsuz ayakkabı kullanımı, gece ağrısı, başka eklemlerde şişlik ve ağrı hikayesi başta olmak üzere iyice sorgulanmalıdır.
Fizik muayeneye önce bakarak (inspeksiyon) başlanır. Ayak cildindeki kızarıklık, kallus-nasır oluşumları ve yerleri, deformiteler-şekil bozuklukları, doğumsal defektler ve ark sorunları not edilir. Ayak yapısı ve tipi belirlenir. Ayakkabılar değerlendirilir. Varsa asimetrik noktalar, yıpranmış yüzeyler incelenir. Tırnak değişiklikleri, morarmalar, mantar varlığı, hijyen durumu, başparmak ve parmak şekil bozuklukları, ön ayak-topuk-ayak bileği varus-valgus varlığı, ekin deformitesi varlığı kontrol edilir.
İnspeksiyondan sonra palpasyona (dokunma) geçilir. Ayak bileği ve ayaktaki hassas noktalar ve bazı özel noktalar mutlaka palpe edilmelidir. Özellikle ayak bileğinde ön eklem çizgisi, malleoller, sindesmotik alan, ligamanlar ve kaslar, tarsal tünel bölgesi, orta-arka ayakta 5. metatarsal çıkıntısı, talus çıkıntısı, sinus tarsi, navikuler kemik, ön ayakta metatarsal ve falanks kemikleri mutlaka palpe edilmelidir. Böylelikle ağrı kaynağının bölgesi tespit edilmeye çalışılmalıdır. Daha sonra hastanın önce pasif olarak dorsifleksiyon (kısıtlanma ve ağrısı anterior ayak bileği impingement için anlamlıdır), plantar fleksiyon ( ağrılı posterior impingement için anlamlı), dorsifleksiyon-eversiyon (anterolateral impingement), dorsifleksiyon-inversiyon (anteromedial impingemnt), eversiyon ( aşırı eversiyon deltoid ligaman yırtığı veya tibialis posterior kası disfonksiyonu için anlamlı), inversiyon ( aşırı inversiyon kalkaneofibular ligaman yırtığı veya peroneal kas disfonksiyonu için anlamlı) , ayak parmaklarının EHA sına ( öz. Dijital bozukluklar için- mallet toe, çekiç parmak, deformite) bakılır. Pasif hareketlerden sonra aktif hareketlere bakılır. Aktif dorsal fleksiyon (Tibialis anterior kasını, L4 ve derin peroneal sinir), plantar fleksiyon (Gastrocnemius soleus kompleksi, s1 kök), eversiyon (Peroneal tendon fonksiyonu), inversiyon (tibialis posterior kası), ayak başparmak fleksiyonuna(Derin peroneal siniri, L5 kökü, ekstansör hallucis longus kasını ve tendon bütünlüğünü için) bakılır. Hastada eğer bir ark çökmesi varsa hastada olası bir tibialis posterior kası problemi açısından coleman blok testine ve topuk kaldırma testine bakılır. “çok fazla parmak görünümü var mı diye bakılabilir. Sprain veya travma tarifleyen bir hastada mutlaka çekmece testlerine bakılmalıdır. Palntar fleksiyıonda bir ön çekmece testi talofibular ligamanı, dorsifleksiyonda çekmece kalkaneofibular ligamanı, nötral pozisyonda ise ligaman problemleri yanında talar bir instabiliteyi gösterebilir. Sindesmotik sıkıştırma testi ile syndesmotik yırtılma bakılabilir. Bunların dışında morton nöroma için grauthier, brathowski ve mulder işaretini aramak gerekir. Aşil bütünlüğü için thompson sıkma testi yapılır. Hastadan parmak ucuna yükselmesi istenerek dijital fikse deformite varlığı aranabilir. Bütün bunların dışında nabızlar palpe edilmeli, monofilaman ve pinprik testleri yapılarak duysal muayene-kas gücü ve derin tendon reflekslerine bakılmalıdır.
Yürüyüş analizi mutlaka yapılmalıdır. Antaljik bir yürüyüş varmı kontrol edilmelidir. Fraktür şüphesi olan bir hastada 4 adım atmaya mutlaka bakılmalıdır. Yüksek basış ( düşük ayak varlığında olur ), kısa propulsif faz ( ön ayak ağrısıvarlığında olabilir) , intoeinge bakılmalıdır.
Hasta bütün bunlarla değerlendirildikten sonra klinik şüphede ilk tercih edilecek olan görüntüleme yöntemi ağırlık verek çekilecek direk grafilerdir. AP ve lateral çekilmelidir. Kırık şüphesinde ayak bileği eklemi ve subtalar eklemide iyice görmek için bunların yanında birde mortis (palntar fleksiyondayken 15 derece rotasyona getirilerek AP grafi) çekilmelidir. Kompleks bir fraktür varlığında veya metal implant varsa BT çekilebilir ama bunların dışında kırık şüphesinde önce MRG, stres kırığı şüphesinde MRG veya sintigrafi olmak üzere ileri görüntüleme yöntemleri olarak tercih edilmelidir. Tüm yumuşak doku ve tendon patolojilerinde dirtek grafiden sonra ilk tercih MRG dir. USG eğer tecrübeli biri tarafından yapılıyorsa MRG kadar etkili olabilir. Hatta tendon subluksasyonu gibi patolojilerde dinamik görüntüleme yapabilmesi sayesinde MRG den daha etkili olabilir. Sintigrafi ise RSDS tanısı ve stres kırığında veya metal implant varlığında kullanılabilir. Stres kırığında direk grafilerin ancak 2–3 haftada kallus oluşumunu gösterebilmesi yüzünden tanıda kendine kullanım alanı bulabilmesine rağmen yinede MRG genelde tercih edilmektedir. Sonuçta genelde direk grafi sonrası ilk tercih kontrastsız MRG dir. Sinirlerden kaynaklanan bir ağrıdan şüpheleniliyorsa EMG , NCV, MRG ve PSSD gibi testler yapılabilir.
· Korunma yöntemleri nelerdir?
o Yaşam biçimi değişiklikleri: kilo verme, uygunsuz ayakkabı kullanımından kaçınma
o Alışkanlıkları düzenlemek
Genel önlemler:
Çocukluk çağında alınacak önlemler:
İnsan hayatındaki ilk bir yıl ayak gelişimi için çok önemlidir. Erken tanı için dikkatli olmak gerekir. Çocukluk çağında görülen düztabanlık büyük oranda tedaviye ve tabanlığa ihtiyaç duymaz ama takip edilmesi gerekir. Aileler bebeklerinin ayaklarının rahat hareket etmesine imkan verecek şekilde korumalıdırlar. Çocuğun pozisyonu belli aralıklarla değiştirilmelidir. 10 ile 18 ay arasında yürümeye başlarlar, daha önce yürümeleri için zorlanmamalıdırlar. Yürümeye başladıktan sonra ilk dönemde genelde çorap ve patikler yeterlidir. Çorapla veya çıplak ayakla yürümeleri normal ayak ve başparmak gelişimi için yararlıdır. Bu yürüme refleksi açısından da faydalıdır. Ayakkabıların yürümeye tam olarak ayakta dengede durmaya ve yürümeye başladıktan sonra alınması yeterli olur. Dışarıda yalınayakla yürümesi ayakta yaralanmalara ve hastalıklara yol açabilir. Böyle durumlarda kullanılacak ayakkabıların hafif, esnek ve havalandırmasının iyi olması gerekir. Ayakkabılar çocuğun büyümesine bağlı olarak değiştirilmelidir. Asla eski ayakkabılar giydirilmemelidir. Çok sık bir şekilde ayakkabısını çıkaran bir çocukta sorun ayakkabının verdiği rahatsızlıktan dolayı olabilir.
Ayak bakımı
Cilt dokusu olabildiğince yumuşak ve kuru olmalıdır. Cildi nemlendirmek için cilt kremleri kullanılabilir. Haftada 2 veya 3 defa 10 ar dakikalık ılık ayak banyoları özellikle yorgunluğa bağlı orta ayakta oluşabilecek ağrılara karşı faydalıdır ve dolaşımı artırır. Cilt üzerinde fazlalık oluşturan ölü dokular temizlenmelidir. Çok fazla terleme önlenmelidir. Tırnaklar mümkünse tek hamlede kısa ve düz kesilmelidir. Tırnak altları temiz tutulmalıdır ama tırnakların altını aşırı temizlemeye çalışarak bunlara zarar vermemek gerekir. Parmakların veya tırnakların baskı altında kalması, sıkışması önlenmelidir.
Ayak masajı özellikle dolaşımı artırması, kas ve ligamentleri rahatlatması bakımından faydalıdır. Özellikle fizik tedavi ve rehabilitasyon uzmanları tarafından önerilecek olan egzersizler ayağın normal yapı ve fonksiyonunun güçlenmesi açısından faydalıdır.
Diyabet hastalarında ayak bakımı: Zayıf kan dolaşımı ve sinir hasarı riski olan bu hastalarda günlük bakım çok önemlidir. Şeker hastalarının hastalıkları hakkında bilgisinin artırılması gerekmektedir. Böylelikle ayak bakımının önemi konusunda hastaların bilinç düzeyi artar. Önleyici ayak bakımı bu grup hastalarda istenmeyen sonuçları büyük oranda azaltır. Hastalar kan şeker düzeylerini kontrol altında tutmalı, diyet ve ilaç rejimine tam olarak uymalıdır. Böylelikle diyabetik ayağın altta yatan nedenleri olan sinir ve damar hasarlanması olabildiğince azaltılmış olur. Hastalar günlük olarak ayaklarını bir infeksiyon veya yaranın habercisi olabilecek renk değişikliği, şişlik veya sertlik bakımından kontrol etmelidirler. Ayakları yıkarken su çok sıcak olmamalı, ılık olmalı ve yıkamadan sonra ayak iyice kurulanmalıdır. Nemlendirici kremler kullanılabilir ancak parmak aralarına sürülmemelidir. Nasır yapıları dikkatlice temizlenmeli, tırnaklar kısa ancak kenarları diğer parmaklara veya tırnak yatağına zarar vermeyecek şekilde kesilmelidir. Tırnaklar mümkün olduğunca yandan kesilmemelidir, önden tek hamlede düz olarak kesilmelidir. Hastalar nasırlarını kendisi temizlememelidir, yakıcı maddeler kullanmamalıdır. Çıplak ayakla yürümekten, yüksek topuklu giymekten ve sert ayakkabı giymekten kaçınmalıdırlar. Çorapsız ayakkabı giyilmemelidir. Giymeden önce ayakkabının içi gözle ve elle kontrol edilmeli, yabancı cisim, çivi uçları, iç astar yırtığı ve katlanması olup olmadığı araştırılmalıdır. Ayak ve bacaklarını sıkacak tarzda giyinmekten kaçınmalıdırlar. Sivri uçlu, önü açık ayakkabılar giyilmemeli, sandalet ve tokyo kullanılmamalıdır. Ayaklar üşüdüğü takdirde çorap giyilmelidir; elektrikli ısıtıcı, soba, tuğla, sıcak su torbası, bu amaçla kullanılmamalıdır.
Diyabet hastası olan birisi herhangi bir ayak problemi varsa mutlaka bir uzmana başvurmalıdır. Böyle hastalarda hastaneye yatırmak ve damardan antibiyotik tedavileri uygulamak gerekebilir. Artık yeni hücre oluşumunu ve deride iyileşmeyi sağlayabilecek birçok yeni tedavi şekli kullanılabilmektedir. Ozon tedavisi, hiperbarik oksijen tedavileri iyileşme için umut verici görünmektedir. Özel çorap, ayakkabı uygulamaları modern tedavilerde yerini almaktadır.
Ayakkabılar:
Ayakkabıların esas görevi ayakları korumaktır. Ayağa iyi uyum sağlayan ayakkabılar birçok problemin önüne geçebilmektedir. Satın alırken uzun süre yürüdükten sonra veya öğleden sonra gibi ayağın genişlediği durumlarda satın almak uyum açısından daha faydalıdır. Tabanları uygun, başparmakla ayakkabı arasında yeterli boşluğa (1–2 cm) sahip ve parmakların kıpırdamasına izin verecek yapıda bir ayakkabı olmalıdır. Ayakta genişlemeyi dikkate almak için deneme yapılırken kişi ayakta durmalıdır. Her iki ayağında numarası değişik olabileceği için her iki ayağında ölçüsü alınmalıdır ve daha büyük olan tarafa yönelik olarak ayakkabı alınmalıdır. Alındıktan sonra ayakkabı mutlaka yürüyerek değerlendirilmelidir. Zamanla alışır diyerek sıkı ayakkabılar alınmamalıdır. Özellikle sivri burunlu ayakkabı giymeye alışmış olan kadınlar dar ayakkabıların normal olabileceğini düşünebilir ama bu birçok ayak problemi için risk oluşturmaktadır. Yeni ayakkabılar uygun tamponlamaya sahip, esnek ve rahat olmalıdır. Ayakkabının ön ucu esnek ve yumuşak olmalıdır. Ayakkabının ucu, yürüme ve koşmanın fizyolojisi gereği en az 45 dereceye kadar bükülebilmelidir. İdeal olarak her ayakkabı çıkarılabilir bir tabanlığa sahip olmalıdır. Kalın tabanlıklı, esnek olamayan ayakkabı kullanan yaşlı kişiler ayaklarının zemine göre pozisyonunu hissetmekte zorluk çekerler ve düşmeye karşı risk altındadırlar. Topuk ve burun kısmı ayağa çok iyi uyumlu olmalıdır. Fazla dar veya geniş olmaları denge-şekil bozukluğu ve basınç artışlarına neden olabilir.
Eğer kişi ayakkabılarından rahatsızlık hissediyor ve çıkarma ihtiyacı hissediyorsa baskının oluştuğu bölgelere tamponlama gerekebilir. Sporcularda ise yaptığı spora göre tasarlanmalıdır. Topuk alanı destekleyici ve güçlü, ön taraf ise esnek olmalıdır. Topuklar görünür şekilde aşınmaya başladıktan sonra ayakkabılar değiştirilmelidir. Yüksek topuklu ayakkabı giymek birçok ayak probleminin en sık görülen sebebidir. Diz kireçlemesine bile yol açabilmektedir. Eğer kişi yüksek topuklu giymekte ısrar ederse topuklar çok yüksek olmaması koşuluyla üçgen şeklinde olmalıdır. Yüksek topuklu giymekte ısrar edenler en azından parmak genişliği iyi olan ayakkabıları tercih etmelidirler. Böyle kişilerde topuklu ayakkabılar mümkün olduğunca özel günlerde ve zamanını oturarak geçireceği zamanlarda kullanılmalıdır. Kişiler normal günlük giydikleri ayakkabılar ile sporda kullandıkları ve gece kullandıkları arasında yapı bakımından çok büyük fark olmamalıdır.
Bağcıklı ayakkabılar bazı spesifik problemleri engellemesi açısından önemlidir. Ayakkabıları çıkarmadan önce mutlaka bağcıklar çözülmelidir. Çoraplar çok sıkı olmamalı ve sık olarak değiştirilmelidir.
Doğru yürüyüş ve egzersiz:
Ayakkabı ve çorabın yanı sıra kişi yürüyüşüne de dikkat etmelidir. Baş dik, sırt düz, omuzlar ve kollar rahat ve sallanır tarzda yürümelidir. Önce topuk, en son başparmak yere değmelidir. Engebeli arazide uzun süre yürüyüş yaptıktan sonra ayaklar kızarıklık ve irritasyon açısından kontrol edilmelidir.
Tabanlık ve ortotikler:
Tabanlıklar: Tabanlıklar şoku azaltmak, topuk ve arkı desteklemek, nem ve kokuyu engellemek için dizayn edilmiştir. Çorap kalınlığı gibi faktörler tabanlık seçiminde mutlaka göz önüne alınmalıdır. Uzun süre topuklu ayakkabı giymekten aşil kısalığı oluşmuş kişilerde topuk altını destekleyecek tabanlıklar kullanılabilir.
Ortotikler: Ark çökmesi ve dengeyi etkileyen yapısal problemler gibi ciddi durumlarda hekimler ortotik veya ortezlere ihtiyaç duyabilmektedir. Ortotikler genelde sert, yarı sert ve yumuşak olarak ayrılırlar. Sert ortotikler genelde artmış pronasyonu engellemek için kullanılır ve aşırı kilolu ve bacak kısalığı olan kişilerde kullanışlıdır. Fakat sesamoidit ve nöroma gibi problemlere yol açabilirler. Yumuşak ortotikler ise özellikle diyabet hastası ve artritli kişilerde kullanılmaktadır. Yarı sert ortotikler ise özellikle sporcularda kendine kullanım alanı bulmaktadır. Ortotikler çocuk felci, spastik hastalık (serebral palsi), doğuştan omurilik felci ( spina bifida), doğuştan veya sonradan oluşan ve düzeltilemeyen ayak kemik hastalıkları gibi ciddi sorunlarda yürümeyi kolaylaştırmaktır.